Dijital Ajanslar ile Marka Hikayenizi Yaratın

Hemen hemen her gün müşterilerimizle olan diyaloglarımızda aynı cümleleri duyuyor, aynı cümleleri kuruyoruz. Bu cümlelerin en ünlüsü de muhtemelen ‘’her şey dijitalleşiyor’’ olmalı… Dijitalleşme süreci başlayalı uzunca bir süre olsa da buna adapte olmak, yenilikler yapmak, bunlara alışmak yine de pek çok kişi için hâlâ zaman alabiliyor. Ancak, hayatımıza her geçen gün daha çok giren yepyeni dijital platformlar, sosyal medya, bu alanlarda sürekli yapılan güncellemeler, insanların artık hiçbir şeye uzun zaman harcamak istememesi, müşteri deneyiminde yeni teknolojik arayışlar, beklentiler ve hızla değişen trendler dijital pazarlama ajanslarının da işleyiş ve çalışmalarını sürekli güncellemesi gerektiğini gösteriyor.

Tabii ki markalar da dijitalleşme konusunda ajanslardan yardım alıyor, en doğru ajansı bulmak için arayışa geçiyor. Burada da karşılarına iki seçenek çıkıyor: Hem kreatif hem de dijitali aynı anda içinde barındıran 360 derece hizmet veren bir ajans ya da dijitalleşmeye çalışırken sağlam bir altyapı oturtamayan bir ajans.

Bu noktada Netuce gibi, dönemi yakından izleyen ve dijital tabanlı ajanslar yaratıcılık ile dijitali çok iyi bir şekilde birleştirirken aslında yaratıcılık ve dijitalin ayrı şekilde konumlandırılmaması gereken olgular olduğunu çok iyi yansıtıyor. Tabii ki bu anlamda pek çok güçlü ajans olsa da yılların çalışma alışkanlıklarını ve düzenlerini değiştirmekten çekinen ajansların kendi dijitalleşme süreçlerinde bazı noktalara önem vermeleri gerekiyor.

Şöyle bir araştırmaya denk geldim. Chief Marketing Office Council tarafından yapılan bir araştırma, kıdemli pazarlamacıların sadece %9’unun dijital çağda geleneksel reklam şirketlerinin hizmet kabiliyetini artıracak düzeyde iyi iş yapabildiğini açıklamış. Geri kalan bölüm ise sadece iş modellerini ve hizmetlerini dönüştürmeye gayret ediyormuş.

Peki ne yapıyor bu dijital ajanslar?

Markalara baktığımız zaman, özellikle sadece proje bazlı değil de sürekli olarak çalışmayı tercih ettikleri ajansların genel bir ortak özelliği oluyor: Doğru ve ihtiyaca yönelik yönlendirme.  Yani ajansın fikir ve düşünce liderliğini tamamen üstlenmesi. Donanımı sağlam ve dijitale gönül vermiş köklü ajanslar ise şu şekilde ilerliyor.

Dönemin gerekliliklerini, ihtiyaçlarını, sorun ve çözümlerini belirleyerek oluşturdukları raporlama sayesinde hem kendi işleyiş sistemini düzenleyebiliyor hem de çalıştığı markaları doğru dijital pazarlama çalışmalarına yönlendirebiliyor.

Hedef kitleyi yine ellerindeki veriler sayesinde takip ederek ihtiyaçlarını ve ilgi alanlarını çok kolay bir şekilde belirliyor, markaları ile paylaşabiliyor.

Süreci çok iyi bir şekilde yönetirken, doğru hizmeti, doğru zamanda, doğru kişiye başarı ile ulaştırabiliyor. Aslında her ajansın  ihtiyacı olan şey bu olsa da, dijital ajanslar bu altyapı sayesinde işi çok daha basit bir hale geliyor.

Yazılım geçmişi yüksek ajansları tercih edin

Sistem bu basitlikte de kalmıyor. Veri madenciliğine (Big Data’ya) hakim, yapay zeka ve yazılımda ön plana çıkan öncü ajanslar hedef kitle konusunda nokta atışı projeler gerçekleştirebiliyor. Son teknoloji konusunda kendi içinde bulundukları sektöre de yön verebiliyor. Müşteri ilişkileri (CRM), kaynak yönetimi (ERP), iş geliştirme, sosyal medya, mobil ve dijital pazarlama alanlarında da ürettiği yazılımları kullanarak her şeyi hızla analiz edebiliyor ve projelerinde kullanabiliyor. Dijitalleşmek insanın her zaman güncel kalmasını sağlıyor.

Yani aslında tabloya bakacak olursak, 360 derece reklamcılık burada devreye giriyor. Bir tarafın eksik olduğunda, diğer tarafın yarım kalabiliyor. Belki de iyi bir fikrin dijitale aktarılamıyor ya da projenin takibi iyi bir şekilde yapılamadığından markaya fayda sağlayamıyor.

Dijital dünyaya hakim olanlar, storytelling yani hikaye anlatımı kısmını geleneksel ajanslardan öğrenirken, geleneksel ajanslar verinin önemini dijital ajanslarda buluyor. Bu da ajansların içindeki yapının sürekli gelişime yönelik bir şekilde ilerlemesi gerektiğini gösteriyor. Düşünün ki; değişimin kendisi bile bazen değişime uğrayabiliyor.

Bir de tabii ki işin şu tarafından bakmak lazım. Bizler ajans olarak dijitali müşterilerimize öğretirken, işe ilk önce içeriden başlamamız gerekiyor. Yani iç ekibimizden. Çünkü dijitalleşmeye çalışan ajanslar, markalarına karşı dijital pazarlama stratejileri sunarken kendi ekipleri içerisinde bu durumu içselleştirmiyorlarsa aslında sistem bir türlü oturmuyor.

Zaman kazanmak için süreçleri dijital yönetin

Artık pek çok ajansta çalışanlar arasındaki iletişim, brief, revizyon gibi tüm süreçler Ecra gibi iş takip programları tarafından yönetiliyor. Bu da zaman kaybının önüne geçiyor, işin takibini ve tüm süreçlerinin görüntülenebilmesini sağlarken, verimlilik de artıyor. Bu ve benzeri sistemler sayesinde ajanslar ve müşteriler arasındaki iş takip süreçleri de kolaylaşıyor.

Yani dijitalleşmek isteyen ya da dijital hizmet veren tüm şirketlerin aslında ilk olarak kendi içlerinde dijitalleşmeleri gerekiyor.

Bu değişimi kolaylaştıracak en önemli nokta da liderlik. Ajansların dijital araçlar ve süreçler ile birlikte aslında güçlü liderlere ihtiyaçları var. Ve tabii ki bu liderle beraber ilerleyen iyi bir takıma. Yani eskiye tutunmadan ama unutmadan, yeniye kucak açarak ilerleyen bir lidere. Zaten eğer bir şeyler değişmeli ise dijital dönüşüm kadar liderlerin de zihin yapılarının gelişmesi gerekiyor.

Bakacak olursak;  Apple, IBM, Microsoft gibi öncü markalardan ‘’Her şey dijitalleşiyor.’’ ‘’Biz de Dijitalleşelim.’’ gibi cümleler duydunuz mu? Tabii ki hayır, çünkü bu insanlar zaten dijital doğmuş ve dijital olarak düşünebiliyor. Bill Gates ‘’Düşünce Hızında Çalışmak’’ kitabını yazalı 20 yıl olmuş ve bugüne dair pek çok öngörüsünü, firmaların neler yapması gerektiğini daha o zamanlardan öngörmüş.

Ayak uydurmak bir yana, lider olmalıyız.

Eğer lider olamıyorsak, iyi liderler edinmeliyiz.

Yani aslına bakacak olursak dijitalleşmek diye bir şey yok, dijital düşünmek diye bir şey var gerçeğini kabul etmeli; bildiklerimizi, deneyimlerimizi unutmadan öncü olabilmek adına zihin yapımızı değiştirmeli, açık olmayı öğrenmeliyiz.

Melike Çevik

Creatuce Kreatif Direktör